2 Şubat 2009 Pazartesi

ŞEKERDE YİYEBİLSİNLER

Çikolata, çikita, çiki çiki çikitaaaaaaaa :)
Vallahi aslında bu sanat eserini, sizinde dilinize dolamayı hiç arzu etmezdim ama dün akşamdan beri dilimden düşmüyor bir türlü:) Çünkü ben dün akşam( 10 0cak 2009) Bursalı Annelerimle birlikte PASTO da ‘Şeker Hamuru Pasta’ kursuna katıldım…
Çok keyifli saatler geçirdim, ikizlerim için bir pembe, bir mavi birbirine sarılmış ayıcıklı pasta yaptım.

Evime geldim çocuklarımı çooook mutlu ettim…
Onların mutluluğu ve sevinci ile ben içimi titrettim :)
Şekere bulanmış ağızlarındaki gülücük ve gözlerindeki mutluluğa tanıklık ettim…

Sonra…

Ne kadar kaçmaya, görmemeye, duymamaya çalışsam da…
Tüm İsrail ürünlerini boykot eden guruplara katılsam da…
Bu köşeye, blog sayfama, konunun tartışıldığı türlü platformlara…
Gazze de ki insanlık dramı için yazılar yazsam da…

Rahatlamıyor vicdanım… Onu fark ettim…

Ne o ölen masum çocuklar gidiyor gözümün önünden…
Ne de yıllar sonra, (muhtemelen sızlayan başkaca vicdanlar için)…
Vatandaşlığı geri verilen ölümsüz şair,
Nazım Hikmet Ran’ın o harika şiiri aklımdan…

Kapıları çalan benim kapıları birer birer.Gözünüze görünemem göze görünmez ölüler.Hiroşima'da öleli oluyor bir on yıl kadar.Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu.Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok.Şeker bile yiyemez ki kağıt gibi yanan çocuk.Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver.Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.

Bu kısımdan sonra, çok fazlada üstelemedim kendimi…
Ölü çocukların üzerine ne söylenebilirdi ki?
Sadece…
‘Herkesin vicdanı, ömür boyu, omzunda taşıyacağı, kendi ilahi takibidir.’
Dedim.

Ve hepinize iyi haftalar diledim…
Banu Durgunlu
11.01.2009

Hiç yorum yok: