12 Mart 2009 Perşembe

KADINIM SÖYLE

‘Kadın doğulmaz, kadın olunur’ derler…
Kadın kısmının aklı ermezi de eklerler.
Kadın başlarının tacıdır canım her zaman?
Arada bir sadece! eksik eteğe çevirirler.

Bir ömür hayatlarının kadınını ararlar…
Bulduklarında da bol keseden atarlar;
Kadın sevgilidir, kadın kraliçedir, kadın anadır sayarlar...
Evlenir yuva kurar, hepsini unuturlar.

Kimisine bir tane de yetmez… Öyle ya, erkektir baştır?
Alır bir, iki, üç, dört, yedekte bulundurmak şarttır...
E kadın dediğin de zaten ‘en az üç çocuk’ doğuracaktır!

Birisine resmi nikah, gerisi imama kıyak…
Harem hayatı ister şu deli gönül? Evlenip de ne olacak?

Cücüklenen soğan misali çocuklarla çoğalır aile nüfusu…
E ‘baş olsunda soğan başı olsun’ zihniyetidir zaten o kişinin düsturu!

Aslında bilmez erkekler…
Pek bir hırsla, ağlayarak doğrar her yemeğe soğanı kadın…
Acaba ondan mıdır? Gizli bir intikam mıdır?
Yemeğe tat veren de, bizi ağlatan da soğandır.

Kimisi, anne şefkati arar kadınının kollarında yaş gelse de kırkına…
Kimisi, ömrü billah baş eğmez hiç kaşık düşmanlarına!
Kimisi, gerçekten sever kadınını, hayatını paylaşır.
Kimisi, de kendi yediği baba dayağının acısını çıkartır?

Oysa kadındır sanılanın aksine evin direği…
Çünkü kadındır aileyi bir arada tutan sevgi bireyi…
Kadındır çocukları büyüten, sevmeyi, saymayı, terbiyeyi öğreten…
Kadındır yoktan var eden, var olanı paylaşmayı bilen,
Kadındır hayata neşe, neşeye anlam, anlama değer katan…

Ve kadındır…
Çocuğu adam, adamı koca, kocayı baba, babayı torun sahibi yapan…

***

8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun!
İyi haftalar dilerim…


Banu DURGUNLU
08.03.2009

ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR

Genelde hukukçu olmayanlar, adalet mülkün temelidir cümlesindeki mülk kelimesini yanlış tanımlayıp mal varlığı olarak düşünürler. Halbuki bu cümledeki mülk , ‘Devlet’ e karşılık gelmektedir. Osmanlı döneminde devlet ve ülke padişahın mülkü olarak kabul edildiği için bu şekilde bir tanımlama yapılmıştır.
Peki bu cümle neyi ifade etmektedir? Yani adalet neden devletin temelidir.
Çünkü; Devlet denen sistemin kuruluşundaki ilk amaç, adalet ihtiyacıdır.
Ünlü düşünür Jean Jacques Rousseau tarafından ortaya atılan TOPLUM SÖZLEŞMESİ teorisine göre, insanlar devletsiz bir toplumda yaşamakta iken birbirlerine karşı işledikleri suçlar neticesinde bir adalet mekanizması kurulması ihtiyacı doğmuştur.
Zira adalet mekanizması olmadığı zaman, suça muhatap olan mağdur, olayı kendisi yargılayıp, cezayı kendisi tespit edip, infazı da kendisi yerine getirmektedir. Bu durumda da adil bir sonuç çıkmayacağı aşikardır.
Buradan çıkan sonuç ise, verilecek cezanın öncelikle mağdur tarafı tatmin etmesi gereğidir.
Ülkemizdeki bir kısım hukukçular ile batılı hukukçuların büyük çoğunluğu idam cezasını kaldırırken işte bu hataya düşmektedir. Onların düşüncelerine göre ceza, suçlunun ıslahına yönelik olmalıdır.
Halbuki yukarıda belirttiğim gibi, adaletin yani cezalandırma faaliyetinin mağdur tarafı ve toplumu tatmin etmesi gerekir. Suçlunun ıslahı veya toplumdan uzaklaştırılması gibi amaçlar ikincildir.
Günümüzde bu duruma aykırı birçok durum oluştuğunu görüyoruz. Son zamanlarda yaşanan olaylar ve örnekler o kadar çok ki… Ne yazık ki bir işlenen bu cinayetler içerisinde canından olan çocuklar da var ve öncelikle bir baba olarak benim ve eminim ki içinde birazcık merhamet taşıyan herkesin aklına ve yüreğine kazındı…
*42 yaşındaki temizlik işçisi A.İ. çocukları olmayan bir aile tarafından evlatlık alınan altı yaşındaki E. Ç’ye önce tecavüz etti, sonra da öldürdü.
*BALIKESİR'in Ayvalık İlçesi Altınova Beldesi'nde, geçen 29 Ocak'ta oyun oynadığı arkadaşlarının yanından kek verip kandırarak kaçırdığı 9 yaşındaki E.K.'ye tecavüz edip yol kenarına attığı öne sürülen 40 yaşındaki D.Ç. gözaltına alındı.
*Gaziosmanpaşa'da anne ile 4 ve 1.5 yaşlarındaki çocuklarının katil zanlısının polise verdiği sözlü ifadesinde duyanların kanını donduran ayrıntılar ortaya çıkmıştı. Canavar katil ifadesinde üst kat komşusu İlknur İslam'a oturmaya gittiğini, tek olduğunu anlayınca yanında getirdiği bıçağı genç kadının boğazına dayayıp evdeki paraları ve ziynet eşyalarını istemişti. Evde sadece cep telefonu olduğunu söyleyen kadının ellerini bağladı, bağırmaya başlayınca da onu bıçakladı. Yere düşen genç kadını hareketsiz kalana dek bıçaklamayı sürdürdü. Ardından 1.5 yaşındaki kızını ve 4 yaşındaki ağabeyini boğazlarından bıçakladı. Boğazından bıçakladığı 1,5 yaşındaki minik kız sürünerek kendisine üç metre uzaklıktaki annesi İlknur İslam'ın kucağına gittiğini ve annesine sarıldığını anlattığında, polis memurları gözyaşlarını tutamamıştı
2-3 bilezik için anne ve çocuklarını hunharca öldüren insan müsveddesinin emniyet müdürlüğünden çıkarken yüzündeki pis sırıtmayı hala unutamıyorum. Bu sırıtmanın sebebini ömür boyu ceza alsa bile ömrünün sonuna kadar yemek, barınma gibi temel ihtiyaçlarını garantilediğini düşünmesine bağlıyorum. İşin garibi bunu bizim ödediğimiz vergilerle yapacak olması… Ömür boyu hapiste kalsa bile bu cezanın mağdur tarafı ve toplumu tatmin etmediği açıkça ortada..
Burada birde, cezanın caydırıcılık unsuru da ortaya çıkıyor. Zira bu tarz suçları işleyen kişilerde Allah korkusunun olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu kadar ağır bir suça ölüm cezası verilmediği takdirde kişiler için her hangi bir caydırıcılık oluşturmayacağını da rahatça söyleyebiliriz.
Sonunda gelinen senaryo şudur, gözünüzde canlandırın…
İnsanların adalete olan inancı kalmaz.
Yine başa, devletsiz ortama dönülür, mağdur taraf suçluyu kendi yargılar cezasını kendi tespit eder, infazını da kendisi yapar. Bunun örneklerini yaşamaya başladık bile…
Toplumumuzu bekleyen en büyük tehlikelerden biri budur.

Temiz bir toplum dileğiyle…

M. Olcay Durgunlu
01.03.2009

Çifte Kavrulmuşun Notu: Bu hafta köşem, yine eşimin… Arada misafirim oluyor ve beni soluklandırıyor…
Seçtiği konu ve o konu ile ilgili verdiği bilgi ve görüşler hepimizi ilgilendiriyor...
Kendisine desteği için çok teşekkür ediyorum…