13 Mayıs 2008 Salı

AÇ GÖZLÜ

Bir hayat yaşıyorum bende herkes gibi???... Mi acaba???

Sabah uyandım, boğazımda hafif bir acı... Bir de nezle başlamış, maşallah nereden geldiği belli olamayan sonsuz bir akıntı... Peçeteler kar etmedi bir rulo tuvalet kağıdı ile geziyorum.

Ev ahalisi okula, işe dağıldı... Geride, ‘az önce biz buradaydık bizi unutma sakın!’ diyerek bıraktıkları bin bir çeşit eşya?...

Mutfaktaki çekmecelerden çıkartılmış boy boy tencereler tavalar, plastik kaplar... Ve tabii ki yerlerde çeşit çeşit bisküvi ve ekmek kırıntıları, simit susamları, üzerlerine basıp çarpılmayalım diye her an elinde şarjlı el süpürgesi ile iki büklüm gezen ben...

Hastalıktan ve her Allah’ın günü, evimde oluşan, odaların hepsinin ayrı telden çaldığı, dağınık görüntünün de etkisi ile olsa gerek, daha bir halsiz hissediyorum kendimi...

Sonra, usta bir manevra ile hiçbir oyuncak arabanın üzerine basmadan veya sokak kapısının önüne kadar getirilmiş battaniye, bebek ve yastıklara takılmadan kendime bir yol açıyor ve oturup yazacak yer buluyorum.

Bir müddet bekliyorum... Hatta küçükken yaptığım gibi gözlerimi kapatıp içimden tekrarlıyorum...
‘ Gözümü açtığımda; dağınıklık toplansın, ev temizlensin, çamaşırlar yıkansın asılsın, ütülensin... Yemekler pişsin, hala inat ile evde yemek yemeyen oğlumun kurabiyeleri de pişsin... Ve hatta babama götüreceğim yemekler de bir zahmet... Marketten ve kuru temizlemeden alınacaklar ben gitmeden eve gelsin, bir de üstüne saçlarım fönlensin?... Hep özendiğim ama bir türlü yapamadığım çat kapı çıkacak gibi, süslü ve hazır halimle evimde sadece keyif için oturabileyim.’
Daha çok beklersin !! diye bir ses mi duyuyorum?...Yoksa başımın, boğazımın ve tüm vücudumun ağrısından halüsinasyon mu görüyorum?... Bilmiyorum.

Sonra her ne kadar cansız varlıklar da olsalar, elimin altında ve yakınımda onlar olduğu için bir güzel eşyalara sövüp sayıyorum... Tamam, bir bayana yakışmaz belki ama acayip iyi geliyor, ayrıca da tavsiye ediyorum :)

Yaşamamız için gerekli olan! Kıyafet, ayakkabı, koltuk, yatak, yorgan, çatal, kaşık, televizyon, oyuncak, vs.vs.vs... Gerçekten ihtiyacımız var mı bütün bu eşyalara? Sadece ihtiyaçtan mı alınmıştı dolaplarda asılı duran onlarca kıyafet, ayakkabı ve çanta? Böyle düşünüyorum zira şu an sadece potansiyel dağınıklık nedeni olarak görüyorum hepsini.

Kendimizi hapsettiğimiz ve adına ev dediğimiz bölmeli büyük odalarda birikiyor da birikiyor eşyalar...

Sonra gelsin dağınıklık ve bu dağınıklığı toplayacağım diye aslında ‘kendini dağıtan’ kadınlar...

Gelsin çok fazla eşya ve oyuncağı olduğu için kıymet bilmeyen çocuklar...

Haftanın beş günü çalışan evin beyinin düzinelerce gömleği, kravatı, ayakkabısı...

İkizlerime; ‘ay bu da kızıma veya oğluma çok yakışır veya nasılda sevinir ve oynarlar’ diyerek aldığım veya aldığımız dolaplar dolusu kıyafet ve oyuncak.

Tüm kadınlar gibi süslenmek ve güzel görünmek arzusu ile aldığım bir dünya kıyafetim... Şu an çalışmasam da, iş hayatı günlerinden kalan eski bir alışkanlıkla aldığım etek-ceket takımlar!!!

Eş dost ile de aynı konuda konuşuyorum... Anlıyorum ki herkesin problemi bu gereksiz alış verişler...

Ruhlarımızda ki açlığı mı doyurmaya çalışıyoruz, yoksa gözümüzü mü? Bilmiyorum…

Ne olacak sonumuz böyle? Al, tüket, yok et!

Sonra; 30 yıldır giydiği kırmızı süveteri, yakası çevrilmiş eski gömleklerinin içinde kendinden gayet emin duruşu ve yüzüne yansıyan huzur dolu ‘ ben bunları aştım’ bakışı ile Tema vakfı başkanı Hayrettin Karaca’nın bir lafı geliyor aklıma;

‘Dünyada tüm insanları doyuracak kadar yiyecek var ama gözü aç olanları doyuracak hiçbir şey yok.’

Gözümüzde aç değil ama, öyle bir zamanda yaşıyoruz ki farkına bile varmadan hepimiz bazen birer alışveriş canavarına dönüşebiliyoruz diye düşünür iken...

Birden aklıma geliyor... Heyecanlanıp,seviniyorum...

Hemen üstüme bir şeyler geçirip dışarı atıyorum kendimi...

Ve aşkımın doğum günü için, alış veriş yapıp...

Bir kaç saat önce kızıp sevimsiz laflar ettiğim gömleklerine bir yenisini daha ekliyorum ???


İyi haftalar diliyorum.
06.04.2008

Aşkıma ; Hayatımın anlamı, sevdiğim, bir tanem, canım kocam...
İyi ki doğmuşsun... İyi ki benim eşim ve çocuklarımın babası olmuşsun...
Doğum günün kutlu olsun.

Hiç yorum yok: