2 Şubat 2009 Pazartesi

MUCİZE ANNELER

3 Aralık Çarşamba; Dünya Engelliler günü…
Bu günle ilgili güzel yurdumda yaşanacaklar ve olası beklentiler şu yönde…

Tartışma programları; Engellilerin sorunları, ihtiyaçları… Yeri geldiğinde yok sayılmaları, engelli olmak bir suçmuş gibi toplumdan dışlanmaları…

Haber programlar; Acıklı engelli görüntüleri ve fonda yine acıklı bir müzik eşliğinde, engelsizleri? Ağlatacak bildik birkaç haber programı…

Gazetelerde ve köşelerde? ; Günün anlam ve önemine ilişkin yazılar?

Bu hafta, bu köşede; Engelliler konulu ama bu sefer engellilerin değil, onlara bakan, ömrünü onlara adayan ve evlerde, okullarda evladı için yaşamını kısıtlayan ve kısmen engelli gibi yaşayan anneler var…

Geçen hafta içinde, Bursalı Anneler gurubumuzla yeni yardım projesi kapsamında topladığımız giyilebilir durumdaki eşyalardan bir kısmını, Rüveyde Dört çelik ilköğretim okuluna götürdük…
Okul eğitilebilir düzeyde zihinsel engeli olan öğrencilerden oluşuyor…
Yardımlarımızı teslim ettik, okulda gönüllü olarak görev yapan annelerle görüştük.
10 yıldır oğlu için, bu okulda hiçbir ücret almadan, sabahtan akşama kadar görev yapan bir annenin anlattıklarını içimiz burkularak ama bir yandan da ona hayranlık duyup, yaptıklarını takdir ederek dinledik…
% 70 zihinsel engeli,% 90 da görme kaybı olan oğlundan bahsederken gözleri parlayan o anne,
çocuğunun yanında ağlayamadığını, eğer kazara böyle bir şey olursa ve oğlu onu ağlarken görürse kendisine ‘ağlama anne hasta olursun, sonra ölürsün. Sen ölürsen bana kim bakar? Sakın ölme’ diyerek sarılışını anlatırken, bu sefer biz gözyaşlarımızı o fedakar anneden saklamaya çalıştık.

Onun, oğlunu ve doğumundan bu yana yaşadıkları zorlu süreci anlatırken, bu günümüze şükür demesi, olgunluğu, sabrı ve durumu kabulleniş şeklini görünce, sağlıklı evlatlara sahip olduğumuz için bende Allaha yeniden sonsuz şükürler ettim…
Çünkü, lafta kolay ama uygulamada çok zor bir süreçti yaşadıkları, yaşayacakları…

İşte bu yüzden, benim için o ve onun gibi engelli evladı olan anneler, mucize anneler…
Sabırlı, sevgi dolu... Onlar için evlatlarından gelen, bir gülüş, bir söz, bir adım, bir ses o kadar kıymetli ki ancak yaşayanlar anlayabilir...

Bizler bile, yeri geldiğinde yoruluyoruz ofluyoruz şikayet ediyoruz ama, en fazla 2 yaşına kadar alt değiştiriyoruz en fazla 3-4 yaşına kadar elimizle besliyoruz veya giydiriyoruz...

Ya o mucize anneler? Bazıları bir ömür boyu bunları yapıyor… Ve yaparken en ufak bir şikayet çıkmıyor ağızlarından… Tek duaları genelde; ‘Allah ondan önce benim canımı almasın, çünkü ona benden iyi kimse bakamaz’ oluyor…

Yazımın devamında, internet kaynaklı-yazarını bilemediğim- harika bir yazıyla baş başa bırakacağım sizleri…

Sanırım anlatmak istediklerimi ‘Engelli (özel) bir çocuğun annesine mektubu’ yeterince anlatacak…


Neden hep dalıp dalıp gidiyorsun? Neden bana hep üzgün üzgün bakıyorsun? Neden hep aynı soruları tekrarlıyorsun? Neden kendini suçlamaktan vazgeçmiyorsun? Neden hep kızgınlık duyuyorsun?Halbuki ben meleklere: "beni bu halde dünyaya gönderirseniz ben orda ne yaparım diye sorduğumda: "korkma dediler, orda senin annen olacak, biz senin için en iyisini seçtik, sana o bizden daha iyi bakacaktır, sana birçok şeyi o öğretecektir ama unutma ki senin de ona öğreteceğin birçok şey var, o sana öğretecek sen ona öğreteceksin ve bir gün kendi kendine yasayabileceksin" dediler. Hadi anneciğim başlayalım çalışmaya, öncelikle ben sana ceza olarak değil ödül olarak gönderildim, ben senin ödülünüm bunun farkına varmalısın ve anneciğim bu ödülde suçlu aramana gerek yok bir an önce nedenler üzerinde durmaktan vazgeçip sonuçlar üzerinde yoğunlaşmaya başlamalısın.
Benden utanma, insanların bakışlarına aldırma, beni gittiğin her yere götür, eğer kendi kendime yeterli hale gelmemi istiyorsan sakin anlamadığını düşünme beni konsere, tiyatroya, sinemaya götür anneciğim. Belli mi olur bakarsın sen ve ben belki de toplumun melekelere bakış açısını değiştiririz ha ne dersin anneciğim. Hadi kalk anneciğim, denize gidelim bana yüzmeyi öğret, hep evde oturmaktan sıkıldım, artik sadece okula giderken dışarı çıkıyorum. Tamam sana söz veriyorum aksam döndüğümüzde bütün ödevlerimi yapacağım anneciğim. Sana verilen görevin çok zor olduğunu biliyorum ama unutma yalnız değiliz çok yavaşta olsa ben öğreniyorum, gelişiyorum, büyüyorum yakında duygularımı sana sesli olarak söyleyeceğim, simdi güçlü olma zamanı anneciğim. Etrafımızdaki diğer melekleri düşün anneciğim. Ne demişti melekler "senin annen var korkma o seni korur ve sana her şeyi öğretir, Tanrı senin için en iyisini seçti", sen varken anneciğim hiç korkmuyorum biliyor musun çünkü Tanrı seni seçti anneciğim.
Babama ve diğer akrabalarımıza bizi yalnız bıraktıklarını düşündüğün için kızma sakin çünkü onlar senin kadar güçlü değiller anneciğim bak göreceksin biz ilerleme kaydettikçe onlarda şaşıracaktır ve bize katılacaklardır. Sen ve ben çok özeliz. Şimdiye kadar birbirimize öğrettiklerimizi bir düşünsene ne kadar da çok şey öğrendik, yaşadığımız toplumda bile daha önce farkında olmadığımız şeylerin farkına vardık ve anneciğim biz kazanacağız. Bir gün kendi basıma okula gidebileceğim, koşup oynayabileceğim, bağıra bağıra şarkı söyleyebileceğim, yaramazlıklar yapıp şımaracağım,, hatta sen balkondan hadi meleğim geç oldu eve gel artik diye arkamdan sesleneceksin anneciğim, bende sana "ama anne biraz daha oynamak istiyorum" diyebileceğim. Bütün bunları seçilmiş olan senin sayende yapacağım çünkü sen çok özel biri olmasaydın Tanrı seni seçmezdi anneciğim.
Her ne yaparsan yap beni toplumdan uzak tutma anneciğim, basta da söylediğim gibi insanların bakışlarına aldırış etme .


İyi haftalar dilerim…

Banu DURGUNLU
01.12.2008

Hiç yorum yok: