10 Mart 2008 Pazartesi

EMANET

EMANET

Sanki, Reşat Nuri Güntekin’in eseri Çalıkuşu’ndan bir sahne.

Cübbe’li uzun sakallı bir hoca bütün bir sınıfa tekrar ettiriyor... ‘Ca ceyli cumbur leyli caba cula da cab cub’...????

En ön sırada oğlum var, oğlanlar önde oturuyor,arkalarda bir yerde kızımı görüyorum, başında minik bir örtü yarım yarım kelimelerle tekrar etmeye çalışıyor söylenenleri.....?????

Birden uyandım,nasıl da huzursuz etmişti beni rüyası bile... Son günlerin malum tartışması türban’ın beni bu kadar etkilediğini ve bilinç altıma işlediğini fark etmemiştim.

Kalkıp ikizlerimin yanına gittim, uykudaki meleklerimi seyrettim bir süre... Düşündüm acaba yersiz mi bu endişelerim diye?

Bir yanım; olur mu canım hiç öyle şey? 83 yıllık Cumhuriyetimiz var bizim, Cumhuriyetimize sahip çıkan aydınlarımız ?? var... Atatürkçü gençlik var diyor.

Diğer yanım; bu zihniyete sahip yönetenlerle, bu uygulamalar böyle giderse bir 20 yıl sonra rüyamdaki sahnenin gerçek olmayacağını kim garanti eder diyor.

Saate bakıyorum sabahın altısı, garip bir şekilde dinç hissediyorum kendimi,yatmam artık ,bu güne kadar kimler kurtarmadı şu vatanı birde ben kurtarayım diyerek düşünmeye başlıyorum.

Üniversiteler için yapılan türban düzenlemelerinde; ‘ Kişi, başını örtme şekli yüzünden eğitim hakkından alıkonulamaz’ ibaresi var, dikkatimi çekti cinsiyet belirtilmemiş, yani yarın öbür gün sadece türbanlı değil,kafasına sarığı bağlayan erkekte girebilir bu kurumlara... Fazla mı abarttım? Umarım siz haklısınızdır.

Daha anayasa değişikliği onaylanmadı ama Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi, olayı bitirmiş?
-Tesettürlü hanımlar doktorluk,avukatlık yapacaklarsa şu şekilde giyinmelidir- diye tesettür tarifleri yapıyor? Tamam, eğitim herkesin hakkı, ancak bu ve benzeri söylemler bu işin sadece üniversitelerde kalmayacağının açık bir göstergesi... Fazla mı abarttım? Umarım siz haklısınızdır.

Yanlış anlaşılmasın ben türban’a değil, türban adı altında yürütülen ideolojiye ve din istismarına kızıyorum... Kadının kendi tercihidir ve kendi yorumudur. Başını örter veya örtmez... Türbanı bir namus meselesi haline getirip, kadın ancak başı kapalı olduğu zaman toplumda erkeklerle bir arada rahat olabilir mantığı, aslında tamamı ile kadını ikinci sınıf insan konumuna sokmak ve sindirmek isteyen erkeklerin dayatmasıdır.Türban kadınların baş örtüsü ve tercihi? dolayısı ile onların sorunu olduğu halde, üniversitelerde türbanı serbest bırakmaya ilişkin yasa teklifini hazırlayan komisyonda bir tane bile kadın yok! kararı yine erkekler veriyor!... Fazla mı abarttım? Umarım siz haklısınızdır.

Çoğu Türk ve Müslüman ailede olduğu gibi bizim ailemizde de örtülü bayanlar vardı... Anneannem ve babaannem de başını örterdi... Güzel bir manto veya döpiyes takımın üstüne çene altından bağlarlardı baş örtülerini (türban değil), ikisi de namazını kılar, dini ibadetlerini yapardı.

Ne başı açık olan, başı kapalı olan tarafından hor görülürdü, ne de kapalı olan, açık tarafından... İnsanlarda hoşgörü vardı, saygı vardı... Şekilci değildi kimse, bir amaç ve taraf için kapanmazdı başlar, yapılmazdı ibadetler.

Rahmetli annem, ilk Ayet-el Kürsi’yi öğretmişti bana... Ramazanlarda orucumuzu tutardık ailece. Daha 7-8 yaşlarında iken yaz tatillerinde Kuran kursuna giderdim, mahallemizdeki bir çok ailede aynısını yapardı, gayet doğal karşılanırdı bu durum çünkü o zamanlar dinci-dinsiz diye bir ayrım kimsenin aklına gelmezdi... Bizde her Türk ailesi gibi dinimizi yaşardık... Atatürkçü,Laik,modern bir aileydik ve buna rağmen biz yine de Müslüman’dık!!!

Şimdi ise öyle bir ruh hali var ki ; Laiklik= Dinsizlik şeklinde... İşte ben en çok bunun için üzülüyorum, işte bu yüzden bir yandan çocuklarıma hem Allah sevgisi, hem de Atatürk, Cumhuriyet ve vatan sevgisi vermeye çalışıyorum..

Onlara;
Allah’a ibadet ve dua etmeyi öğretiyoruz ama anne babaya veya bir muhtaç kişiye yapılan yardım da bir ibadettir, hayır işi ve ibadet gizli yapılır, o Allah ile kul arasındadır da diyoruz...

Onlara sevmeyi öğretiyoruz, anne-baba-çocuk-hayvan-bitki-insan vs eğer içlerinde bu sevgiyi büyütebilirsek, Allah sevgisi de oluşur diye düşünüyoruz...‘Yaratılanı sev yaradan dan ötürü’.

Onlar;
Her ezan sesi duyduklarında ellerini açıp Amin Allah’ım diyorlar.
Paraların üzerinde, takvimlerde, kitaplarda nerede görürlerse görsünler Atatürk’ü tanıyorlar.
Ay-Yıldız gördükleri her resim veya gökyüzü bile olsa onlara Türk bayrağını hatırlatıyor.
Türk’üz Cumhuriyetin, göğsümüz tunç siperi, diye marşlar söylüyorlar.

Henüz çok anlamasalar da, şaşkın şaşkın bakıp beni dinleseler de devam edeceğim. Edeceğiz.

Bir savaş değil bu, sadece emanet...
Ulu önder Atatürk’ün bize emanet ettiği Cumhuriyet için bu çabalar...
Ve sevgili Peygamber( s.a.v.) efendimizin mübarek İslam dini için...
Nüfus cüzdanında; TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI, DİNİ:İSLAM yazan her kişi gibi, bu iki değerden de vazgeçmeyi istemiyorum.

Bu güne kadar ikisi de bizimdi, dileğim bundan sonra da böyle olur...

Ben sadece çocuklarımız için huzurlu, demokratik, modern ,kadın-erkek eşitliği sağlanmış, herkesin dinini kendine göre yaşadığı ama farklı görüşlere de saygı gösterdiği bir Türkiye istiyorum.

Fazla mı uzattım? Umarım değmiştir, anlamışsınızdır.

İyi haftalar diliyorum.

11.02.2008

Hiç yorum yok: